Doğru olan bir şey vardır: Çevresindeki mutsuzluk arttıkça insanın mutluluk çemberi de aynı oranda daralır. Sokak hayvanlarına sahip çıkmak böylesi bencilce bir sebepten dolayı bile önemlidir. Hepimiz biliyoruz, günde en az 2-3 dakikasını sevimli hayvan videoları seyretmeden geçiren kimse yoktur ama acılı gözlerle bakan bir hayvan gördüğümüzde ya başımızı diğer yöne çeviriyoruz ya da kanalı değiştiriyoruz. Çünkü hem günlük yaşamın zorlu şartları altında acıya ve mutsuzluğa tahammülümüz kalmadı, hem de yaşattığı çaresizlik hissini kaldıramıyoruz. Fakat asıl gerçek, aslında onların bu çaresizliğinden hepimizin bir parça sorumlu olduğunu derinlerde bir yerlerde hissediyor olmamız…

Doğal ortamlarından bu kadar uzak ve içgüdülerine bu kadar aykırı yaşamanın sokak hayvanlarının kendi tercihleri olmadığını da biliyoruz. Konuya açıklık getirmek gerek, sokak hayvanı diye bir şey yoktur! Böyle bir kavramın oluşmasının kaynağında “insan” vardır. Ya onların yaşam şartlarını ve devamlılığını düşünmeden, doğal ortamlarına yerleştik ve aslında sokağımızı o hayvanların yaşadıkları yerden geçirdik ya da satın alarak, çok beğenip yurt dışından getirterek hevesimizi aldık ve sorumlulukları ağır gelince onları sokaklarımıza bıraktık.

Sadece sokağa bırakmadık; doğal beslenme kaynakları olmadığından aç ve susuz da bıraktık aslında, sığınacakları bir ağaç, kaya altı kalmadığı için evsiz de bıraktık bir bakıma, iç güdülerini törpüleyerek hastalıklara karşı savunmasız da bıraktık. Sonuçta sokaklarımıza aç, susuz, evsiz ama yürekleri olan, ya korkak ve sevgisiz, ya korktuğu için saldırgan ve çaresiz havyanlar bıraktık. Yetinmedik, geceleri havlıyor diye köpekleri öldürdük, etrafta çok dolanıyorlar diye kedileri çuvallara doldurup hayatta kalamayacakları yerlere götürüp ölüme terk ettik.
Sokak hayvanlarına yardım için kurulmuş birçok dernek, barınak; kendini bu işe adamış yüreği güzel insanlar var; hepsi bizim ayıbımızı örtmek için fedakârlıkla çaba gösteriyorlar. Ancak yetmiyor güçleri, bu kadar hızla boş verilen canları aynı hızla kurtaracak kadar kalabalık değiller. Çünkü aslında birey olarak, insan olarak hepimizin yapması gerekenler var.
Alışveriş merkezlerinde mama ve su kapları olan, neredeyse her esnafın bir sokak hayvanı beslediği, yerleşik halkın beslenmeleri ve barınmaları için ellerinden geleni yaptığı Bodrum, aslında sokak hayvanlarını bağrına basan bir belde. Ancak yalnızca yazları Bodrum’da kalmaya gelen insanların gerek koruma, gerek çocuklarına arkadaş amaçlı edinip baktığı hayvanları giderken başı boş bırakmaları Bodrumluları da çaresiz bırakıyor.
Bodrum Yarı Maratonu, sokak hayvanlarının sesi olmak, sokak hayvanlarını sevdirmek, onlar adına farkındalık yaratmak ve aslında, herkes üzerine düşeni yaparsa sokak hayvanlarının bir sorun olmaktan öte bir mutluluk olacağı konusunda insanları bilinçlendirmek amacıyla (Pugedon, Haytap, Torba ve TGR geçici hayvan barınakları) ile bir araya geliyor. Mama karşılığı fotoğraf çekimi, hayvan barınaklarının kermesi, sosyal sorumluluk projemize sizlerin de desteğini bekliyoruz. İsterseniz tüylü dostlarınızı da yanınızda getirebilirsiniz.
Çocuklara hayvan sevgisini aşılamakla başlamalı her şey, yanındaki açken tok uyuyamamakla…
Artık herkesin üstüne düşeni yapma zamanı, unutmayın ki paylaşınca artar mutluluklar ve paylaşınca azalır acılar.

BODRUM YARI MARATONU

Ekim ayının ilk haftası düzenlenecek olan Bodrum Yarı Maratonu; 21K – 10K – 5K etapları ile tarih ve güzellik dolu parkurunda; Myndos kapısı, Antik Tiyatrosu, Bitez ve Kumbahçe sahilleri ile tüm koşu severleri ve ailelerini heyecanla bekliyor.

İLETİŞİM

info@bodrumyarimaratonu.com